YENİ İNSAN KAYNAKLARI “sorumlusu”
insan kaynaklarına dair bloglar almış başını gidiyorken bir baktım ki tüm yazarlar; işin piri olmuş yöneticiler, kitabını yazmış akademisyenler, yenilikçi eğitmenler. İnsan kaynakları uygulamaları hakkında yaratıcı yenilikler düşünüyor, akla gelmez senaryolar yazıyor, her gün farklı testler geliştiriyorlar. Biz yeni mezunlar ise ancak iş arama portallarında hızlı başvur seçeneği ile kendimize bir ofisin kapılarını aralamaya çalışıyoruz. Her iş görüşmesinde Tecrubeden örülme bir duvarın arkasındaki yöneticilere sesimizi duyurmak için didinip duruyoruz.
Bende kafamı o tecrube duvarına çokça ve çoğu zaman sertçe vuran taze İ.K’cılardanım. 2 saatlik mesafedeki iş görüşmelerinde 3. kez çağırılıp ‘ya herşey iyi hoş da tecrubeniz yok. Cık biz sizi alamayız’ diyip geri gönderilmişliğim ne çoktur. Eş dost akraba zaten çalışacağınız bölüm ile ilgili pek birşey bilmezler, bir de üzerine gördükleri her adama size iş bulması için rica da bulunurlar. Ben bir akrabamın sanayideki oto tamircisinin referansı ile iş görüşmesine gitmiş insanım. Üstelik bu yardımsever adam referanslara adımı yaz mutlaka dedi diye ümitlenip kurumsal bir firmanın başvuru formunda referanslarıma HİKMET BEY – HİKMEK OTO KAPORTA yazmışlığım bile var. Gel gelelim sonuç yine aynı.
8 ay koşturdum böyle sonunda babam annemin cam silmek için kullanacağı gazetenin kenarından PERSONELCİ yazan bir ilan görmesi ve beni apar topar görüşmeye çağırmaları ile bir yılımı verdiğim firmama İNSAN KAYNAKLARI SORUMLUSU olarak girmeyi başardım. Eveeeettt. SORUMLU. eleman değil, uzman yardımcısı değil, uzman değil, SO-RUM-LU.
Hayaller İ.K’cı, gerçekler MAAŞLARI NE ZAMAN VERECEN KIZIM SEN! İşe bir gelişim var, yol buyunca yeni bir ücret sistemi düzenlemeyi, görev tanımları üzerinde düzenlemeler yapmayı düşünüyor, hangi anketi ilk önce yapsam karar veremiyordum. Okulda gecelerce çalışmak zorunda olduğum, vize final kağıtlarına sayfa sayfa yazdığım tüm o teorileri, kuramları, teknikleri uygulayacak ve çalışmalarımın meyvesini kremşantiye batırıp afiyetle yiyecektim. sonra gelsin iş teklifleri gitsin seminer davetleri. Hani filmlerde böyle kargaşık garip bi ses gelir ve esas kız hayalinden uyanır ya, tam da böyle oldu. Ben topuklularımı çekmiş firmanın kapısından tıkır tıkır girerken geldim kendime, önümden bir kertenkele geçti ve sanırım çığlığımdan ötürü kuyruğunu bana hediye etti. İnşaat sektöründe İzolasyon alanında faliyet gösteren bir firmaya girdiğimi söylemedim tabi ben size. Bahçesinde son model arabalar bulunan ama çatısında farelerin haraç istediği, topukluları çıkartıp iş güvenlik ayakkabıları ile şantiyelere dalmak zorunda olduğum, asla ama asla insan kaynakları uygulamaları adına tek bir kalem oynatamadığım bir firmanın İnsan Kaynakları sorumlusuydum artık.
Maaş haftasında işe başlamak gerçeklik kapılarını erken açmama yardımcı oldu. Elden para veren bir firmanın bolca İŞ HUKUKU dersi almış yeni mezun personeliydim. Ben henüz bunu sindirememişken şantiyeden bir yığın işçi dikildi önüme “Abla 20 lira fazla versene kimseye demem, 0,25 Kuruşumu vermedin bacım, senden önceki bi paket sigara alırdı bize, pek de genç bu kız beceremez bu işleri, ooo çıtır gelmiş oğlum dur dalga geçelim” laflarını duymadan hakkı neyse onu verdim ellerine. Ama haklarının çok daha iyisi olduğunu, daha korunaklı şartlarda çalışmaları gerektiğini, canlarının pamuk ipliğine bağlı olduğunu çok sonra anlayacaktım.
Hevesliydim, bilgilerim tazeydi, başladım çalışmaya. 1 yılın üzerine gün sayarken yazıyorum bunları. Bir Blogda yeni yetmeden okuyun dedim.